-
make a purchase
alım yapmak
-
-
make approaches to smb
e yönelmek, yakın durmaya başla.
-
recollection
anı, hatıra, hatırlama
-
maid
hizmetçi, evlenmemiş kız
-
without rhyme or reason
anlamsız, saçma, mantıksız
-
-
accord with
e uygun olmak, e yakışmak
-
turn out badly
kötü bir şekilde sonuçlanmak
-
household
ev (noun); eve ait (adj)
-
all to common
pek bilindik
-
frenzy
cinnet, çılgınlık; çıldırtmak
-
beat up
saldırmak, dövmek
-
treachery
hainlik, ihanet
-
misery
sefillik, perişanlık
-
scandalmonger
dedikoducu (noun)
-
all through my life
hayatım boyunca
-
-
declare (to smb.)
(e) açıklamak, beyan etmek
-
be in possession of
e sahip/hakim olmak, si olmak
-
-
-
confide
güvenip (sırrını) açmak/söylemek
-
defiant
karşı koyan, muhalif, cüretkar
-
contempt
aşağılama, kibir; hor görmek
-
parish
papazın/kilisenin dini bölgesi
-
parish clerk
kilise katibi
-
-
flicker
titrek ışık/alev; titreyerek yanmak
-
-
estate
emlak, konak, arsa, miras
-
descendant
nesilden olan, torun, oğul (noun)
-
burst out laughing
kahkahayı basmak/patlatmak
-
-
vestry
emanet (noun), kilisede e. odası
-
think over
iyice düşünmek
-
retire to rest
uyumaya gitmek
-
-
remark
belirtmek, açıklamak; yorum, görüş
-
-
dishearthen
umudunu/cesaretini/ümidini kırmak
-
dishearthened
ümidini kaybetmiş, cesareti kırılmış
-
delay
gecikme; gecikmek, ertelemek
-
volume
hacim, cilt (noun)
-
-
wonder at
e şaşırmak, hayret etmek
-
reckless
korkusuz, umursamaz
-
-
-
-
throb
nabız atmak, kalbi çarpmak
-
rob smb. of smt.
birini den mahrum/yoksun bırakmak
-
-
unintelligible
anlaşılmaz
-
-
strike a match
kibrit çakmak
-
thump
yumruk burmak, vurmak
-
scream for help
yardım istemek
-
doomed
kaderine terk edilmiş, mecbur
-
rattling sound/noise
zıngırtı, tıkırtı
-
rattle
tıkırdamak, tıngırdamak
-
glare
parıltı, ışıltı, parlaklık
-
-
at full gallop
dörtnala, doludizgin
-
break news
haberleri aktarmak, bilgi vermek
-
break the news (to)
(e) (kötü) haber vermek
-
embitter
hırçınlaştırmak, gücendirmek
-
enlist
kaydolmak (ask.), (destek) sağla.
-
association
birlik, dernek, ortaklık
-
-
-
-
allowance
harçlık, ödenek; izin
-
undoing
mahvolma sebebi, felaket sebebi
-
let out
salıvermek, dışarıya bırakmak
-
unbalanced
deli, dengesiz
-
assurance
güvence, teminat
-
be ignorant of
hakkında bilgisi/haberi olmamak
-
set foot on
e ayak basmak, e gelmek
-
set foot in
de bulunmak,e gelmek
-
reckon
tahmin etmek, saymak (zannetme)
-
reckon with
ile hesaplaşmak, i dikkate almak
-
impenetrable
anlaşılamaz, çözülemeyen (sır) (adj)
-
-
prosectuion
dava, kovuşturma
-
take action (against smb.)
(e) harekette bulunmak, dava açmak
-
claim back smt. From smb.
i birinden geri istemek
-
threaten (to V1)
(… yapmakla) tehdit etmek
-
pack
ambalajlamak, bavul hazırlamak
-
trunk
bavul, (araba) bagaj
-
intrusion
izinsiz/zorla girme, davetsiz gelme
-
laugh (smb.) to scorn
(ile) alay etmek, (i) aşağılamak
-
fetch
gidip getirmek, gidip almak
-
-
write out
doldurmak, elle tamamını yazmak
-
watchful
dikkatli, tetikte
-
hasten
hızlandırmak, acele etmek/ettirmek
-
-
state of mind
ruhsal durum
-
-
put smt. to rights
i yoluna koymak
-
efface (from)
(den) yok etmek, silmek, gidermek
-
-
engrave
kazımak, oymak, işlemek
|
|