-
suspense
endişe, belirsizlik, tereddüt
-
favorably
uygun olarak, olumlu (karşıl.)
-
abridge
kısaltmak, özetlemek
-
draw to a close
sona ermek, bitmek
-
rouse from
den uyandırmak
-
lodging
kalacak yer (+house: pansiy.)
-
suburb
varoş (noun), banliyö
-
urgently
acil olarak, acilen
-
-
-
-
straightforward
açık, anlaşılır
-
-
-
application
başvuru, talep, uygulama
-
repair
tamir etmek; tamir
-
-
request smb. to do smt.
rica etmek, istemek, talep et.
-
engage with
ile yakından ilgilenmek
-
engage in
ile meşgul olmak, ilgilenmek
-
stroll
gezinmek, dolaşmak
-
stroll along
(nehir, sahil) yanından geçm.
-
startle
ürkütmek, irkilmek
-
thighten
sıkmak, sıkıştırmak
-
solitary
tenha, kasvetli; tek başına
-
-
distinctly
farklı olarak, belirgin biçimde
-
-
-
-
-
-
breathlessly
nefes nefese, soluk soluğa
-
excuse
mazur görmek; mazeret
-
suspect smb. of
in i yaptığından şüphelenmek
-
have an accident
kaza geçirmek
-
earnestness
ciddilik, ciddiyet
-
agitation
tahrik, gerginlik
-
shrink away (from)
(den) uzak durmak
-
reassure
yeniden güven vermek
-
-
shift
değiştirmek, diğer. geçirmek
-
sigh
iç çekmek, iç geçirmek
-
-
-
pleading
rica eden, yalvaran
-
-
bewildered
şaşkın, şaşmış
-
-
companion
refakatçi, yoldaş; eşlik etm.
-
do wrong (to smb.)
(e) hata yapmak
-
clench
(yumruk/diş) sıkmak, yapışm.
-
tenderly
kibarca, nazikçe
-
pace
adım, tempo, yürüyüş
-
-
push past smb./smt.
i iterek yürümek, yol açmak
-
be in a hurry (to V1)
(mek için) acele etmek
-
melt into
in içine karışmak, e dönüşm.
-
ahead of
in önünde/ilerisinde
-
asylum
barınak, sığınak, akıl hastane.
-
put to smb.
e (soru) yöneltmek
-
insanity
delilik, cinnet, akıl hastalığı
-
-
cast loose
çözmek, ayırmak
-
sketch
eskiz/taslak çizmek
-
trace
izlemek, izini sürmek; iz, işar.
-
-
greet
selamlaşmak, selam vermek
-
mind
önemsemek, aldırış etmek
-
governess
özel hoca, dadı, mürebbiye
-
-
-
haunt
(akıldan) çıkmamak, dadanm.
-
address to
e atıfta bulunmak
-
wrinkle
kırışmak; kırışık
-
-
discontented
hoşnutsuz, memnuniyetsiz
-
wretched
berbat, acınası, sefil, zavallı
-
wearily
bitkin/yorgun bir halde
-
pretence
numara, hile, bahane
-
fuss
yaygara, telaş, velvele
-
fuss about
şikayet edip durmak
-
ring for a servant
hizmetçiyi çağırmak
-
mount
binmek, çerçevelemek
-
murmure
mırıldanmak, homurdanmak
-
-
profit by
den faydalanmak
-
trim
(uçlardan) kırpmak, kesmek
-
-
arrange in a row/set
dizmek
-
clear up
çözmek, açıklığa kavuşturmak
-
descend
inmek, alçalmak, saldırmak
-
at hand
yakından, yakın, hazır, el alt.
-
infinitly
çok, son derece
-
pay compliments (to)
(e) iltifat etmek
-
grow out of
den kaynaklanmak, bü. aşmak
-
take possession (of)
(i) ele geçirmek, (e) el koymak
-
doze off
uyuklamak, uyuyakalmak
-
secretive
ağzı sıkı, ketum
-
make out
idare etmek, kestirmek (anlam)
|
|