-
-
stream
dere, akarsu; akmak
-
in the course of
boyunca, sırasında
-
in the course of time
zamanla, zaman içinde
-
-
fearful
korkunç, korku veren
-
shut up
susmak, hapsetmek
-
sexton
kilise hademesi, zangoç
-
-
-
-
-
-
-
stand back
(kenara) çekilmek, gerilemek
-
take prisoner
esir almak, tutuklamak
-
at the far end (of)
uzak uçta, öbür uçta
-
have no peace
gün yüzü görmemek
-
look up at smb.
e başını kaldırıp bakmak
-
walk about
etrafta gezinmek, dolaşmak
-
for fear of/that(+SVO)
den korkarak, ın korkusuyla
-
-
-
rise up against smb.
e karşı ayaklanmak
-
swell
şişmek, kabarmak, yükselm.
-
go across
boydanboya/karşıya geçmek
-
light up
parlamak, aydınlatmak, ışıks.
-
coffin
tabut; tabuta koymak
-
rise from the grave/dead
hortlamak
-
lane
(yol) şerit, patika, dar sokak
-
shadowy
karanlık, belli belirsiz
-
see into
anlamak, kavramak
-
come round
yön değiştirmek
-
wash away
su ile sürüklemek, aşındırm.
-
-
run along
çıkmak, gitmek, kaçmak, ayr.
-
send away
uzaklaştırmak, kovmak
-
-
-
fall away
eğimli olmak, çekilmek
-
-
-
fall upon
rastlamak, karşılaşmak
-
downwards
aşağıya, aşağıya doğru
-
run against
e rastlamak, e çarpmak
-
-
glimmer
parıltı, ışıltı; parıldamak
-
come upon
basmak, üstüne gelm., rastl.
-
be angry with smb.
e kızmak
-
goodness
iyilik, erdem, faziletlilik
-
go up to
e gitmek (yukarı çıkarak)
-
storeroom
depo, kiler, ardiye
-
spring out
birden ortaya çıkmak, fışkır.
-
move across
ilerlemek (bir alan boyunca)
-
to my surprise
bir de baktım ki, meğerse...
-
take a look
bakmak, bir göz atmak
-
-
-
so as to, in order to
mek için, mek amacıyla
-
-
-
lead up (to)
e yol açmak, yolunu yapmak
-
set in
yerleşmek, kurulmuş olmak
-
hiding place
barınak, saklanma yeri
-
die away
(gürültü) azalmak, ya. y. kes.
-
a long way off
çok uzak, çok uzakta
-
silence
sessizlik; susturmak
-
-
climb up
(yukarı) tırmanmak
-
-
speak up for
ın lehinde konuşmak
-
later on
ilerleyen zamanlarda, ileride
-
-
dim
karartmak, sönmek; loş,sön.
-
get in
(ara.) binmek, girmek, gitm.
-
hold close
yakında tutmak
-
-
cut away
kesip çıkarmak/atmak
-
-
pour
(sıvı) akmak, dökmek
-
-
fix on
seçmek, kararlaştırm., anlaş.
-
-
set smt. before smb.
önüne koymak/vermek
-
burn down
yanıp kül olmak
-
save time
zaman kazanmak/kazandır.
-
-
-
in silence
sessizce, ses çıkarmadan
-
kindness
nezaket, kibarlık
-
keep a close watch on
i yakından izlemek, gözleml.
-
bring in
getirmek, vermek
-
bring into
getirm., dışarıdan mal ithal e.
-
-
throw open smt.
i açmak, açıvermek
-
-
walk along
yanından yürümek
-
get some/little... sleep
kestirmek, biraz uyumak
-
go to sleep
yatmak, uyumak
-
cart
atlı yük arabası, at arabası
|
|