-
-
heartbroken
kalbi kırık, üzgün
-
count in
hesaba katmak, saymak
-
draw near (to)
(e) yaklaşmak
-
pale
solgun; rengi solmak
-
convince
ikna etmek, inandırmak
-
-
utter
söylemek, dile getirmek
-
bracelet
bileklik, bilezik
-
splendid
mükemmel, müthiş
-
leave with smt./smb.
ile gitmek, ayrılmak
-
graceful
zarif, ince, hoş
-
consent
razı olmak; rıza, onay
-
hurry away
aceleyle uzaklaşmak
-
-
-
-
lifelessly
ölü/durgun bir şekilde
-
sign away
haklarından imz. feragat e.
-
-
enter into agreement
sözleşme yapmak
-
fiercely
şiddetle, kızgın bir şekilde
-
-
hang down
sallanmak, öne sarkıtmak
-
quarter
çeyrek; mahalle, bölge
-
for one's sake
ın hatırı/iyiliği için
-
grief
keder, üzüntü, dert
-
-
at the most
en fazla, olsa olsa
-
-
-
-
purloin
çalmak, hırsızlık yapmak
-
possession
sahiplik, varlık, mal mülk
-
bold
cesur, cesaret isteyen
-
slip into
sıkıştırmak, giymek (giysi)
-
drawer
çekmece, çekmece gözü
-
determined
kararlı, azimli; belirlenmiş
-
rightful
yasal, meşru, gerçek (adj)
-
in despair
çaresizlik içinde
-
thoroughly
etraflıca, derinlemesine
-
-
concerned
ilgili, endişeli
-
bookshelf
kitaplık, kitap rafı
-
-
-
wrapped
sarılı, paketlenmiş
-
rung
ayak desteği (sandalye)
-
-
-
-
make noise
gürültü yapmak
-
take to pieces
parçalamak, parçalara ayır.
-
bedclothes
yatak takımları, çarşaf
-
number
numaralamak, saymak
-
take trouble
zahmet etmek
-
-
-
-
needless
gereksiz, boşuna
-
in what way
ne/hangi şekille/yolla
-
take advice
tavsiye almak
-
give advice
tavsiye vermek
-
-
reason
sonuç çıkarmak, düşünmek
-
decide on
seçmek, karar vermek/kıl.
-
compare with
ile karşılaştırmak
-
-
carry out
gerçekleştirmek, uygulam.
-
drive to smt. (situation)
e düşmek, sürüklenmek
-
complain of/about
den yakınmak
-
ribbon
şerit, kurdele, bant
-
-
-
-
tear smt. up
(yırtıp) parça parça etmek
-
careless
ilgisiz, umursamaz
-
-
go around
gezinmek, dolaşmak
-
-
card rack
kartvizit rafı/dolabı
-
-
be in the habit of
e alışmak, alışkanlı. olmak
-
get in the habit of
i alışkanlık edinmek
-
press smt. out (of smt.)
bir şeyi basarak çıkarmak
-
-
-
-
disturbance
rahatsızlık, kargaşa
-
fire
kovmak, ateşlemek, yakm.
-
-
-
pity
acımak; acıma, merhamet
-
-
trick
kandırmak; hile, aldatmaca
-
-
be worthy of
e layık olmak, değmek
-
about time, too!
geç bile kalındı
-
be pleased with
den memnun olmak
-
get off
(otobüs/tren/uçak) inmek
|
|