-
have a drink
(içki) içmek
-
exclaim
haykırmak, bağırmak
-
-
venturer
ortak girişimci/sermayeci
-
by nature
doğuştan, doğası gereği
-
wandering
amaçsızca dolaşma
-
look across
karşıya bakmak
-
be tired of
den bıkmak/usanmak
-
downtown
çarşı, şehir merkezi
-
-
take a chance
riske girmek, şansını dene.
-
toss
yazı tura için atmak
-
hunt for
aramak, izini sürmek
-
-
put into words
kelimelere dökmek, dile g.
-
-
-
get away
kaçmak, kurtulmak
-
motion to smb.
birine el ile işaret etmek
-
someday
bir gün, günün birinde
-
come over (smw.)
(bir yere) uğramak, gelmek
-
point to
işaret etmek, dikkat çek.
-
temptation
cezbedicilik, ayartma
-
get in the way
araya girip engellemek
-
make a trip
(önceden k.) seyehate çık.
-
-
have trouble (with)
(ile) sıkıntı yaşamak
-
smuggle
(gümrükten mal) kaçırmak
-
look over
gözden geçirmek, incelem.
-
take smt. to smw.
götürmek
-
every now and then/again
ara sıra, arada bir
-
easy manner
rahatlık, rahat tavırlar
-
sometime
bir ara, bir gün
-
get in (the car)
(arabaya) binmek
-
drive away
(arabayla) uzaklaşmak, kov.
-
whistle
ıslık çalmak; ıslık, düdük
-
-
-
tick
(saat) tik tak etmek, çalışm.
-
bring over
karşıya geçmek, getirmek
-
have a drink
(içki) içmek
-
exclaim
haykırmak, bağırmak
-
-
venturer
ortak girişimci/sermayeci
-
by nature
doğuştan, doğası gereği
-
wandering
amaçsızca dolaşma
-
look across
karşıya bakmak
-
be tired of
den bıkmak/usanmak
-
downtown
çarşı, şehir merkezi
-
-
take a chance
riske girmek, şansını dene.
-
toss
yazı tura için atmak
-
hunt for
aramak, izini sürmek
-
-
put into words
kelimelere dökmek, dile g.
-
-
-
get away
kaçmak, kurtulmak
-
motion to smb.
birine el ile işaret etmek
-
worry over smb.
(birisi) için endişelenmek
-
hay fever
saman/bahar nezlesi
-
wear smt. out
(bir şeyi) yıpratmak
-
worn-out
yıpranmış, kırık dökük, eski
-
-
electric wiring
(binadaki) elektrik tesisatı
-
-
stir
kımıldamak, (duygu) uyan.
-
take up 1
(yer/zaman) kaplamak
-
burglar; burgler
hırsız (ev/bina); soymak
-
-
-
-
doorway
giriş, kapı aralığı
-
find out
anlamak, bulmak, öğrenm.
-
-
-
-
straighten
düzeltmek, toplamak
-
smile at smb.
e gülümsemek
-
just in time
tam vaktinde, son anda
-
-
inconvenience
zahmet; zahmet vermek
-
-
-
mend
onarmak, tamir etmek
-
get the chance
şansını yakalamak
-
profession
meslek, uzmanlık
-
get angry
öfkelenmek, sinirlenmek
-
-
-
wait upon
hizmet etmek, servis yap.
-
be made (up) of
den oluşmak
-
-
-
-
-
-
-
tear smt. open
bir şeyi yırtarak açmak
-
-
-
heartbroken
kalbi kırık, üzgün
-
count in
hesaba katmak, saymak
-
draw near (to)
(e) yaklaşmak
-
pale
solgun; rengi solmak
-
convince
ikna etmek, inandırmak
-
-
utter
söylemek, dile getirmek
-
bracelet
bileklik, bilezik
-
splendid
mükemmel, müthiş
-
leave with smt./smb.
ile gitmek, ayrılmak
-
graceful
zarif, ince, hoş
-
consent
razı olmak; rıza, onay
-
hurry away
aceleyle uzaklaşmak
-
-
-
-
lifelessly
ölü/durgun bir şekilde
-
sign away
haklarından imz. feragat e.
-
-
enter into agreement
sözleşme yapmak
-
fiercely
şiddetle, kızgın bir şekilde
-
-
hang down
sallanmak, öne sarkıtmak
-
quarter
çeyrek; mahalle, bölge
-
for one's sake
ın hatırı/iyiliği için
-
grief
keder, üzüntü, dert
-
-
at the most
en fazla, olsa olsa
-
-
-
-
purloin
çalmak, hırsızlık yapmak
-
possession
sahiplik, varlık, mal mülk
-
bold
cesur, cesaret isteyen
-
slip into
sıkıştırmak, giymek (giysi)
-
drawer
çekmece, çekmece gözü
-
determined
kararlı, azimli; belirlenmiş
-
rightful
yasal, meşru, gerçek (adj)
-
in despair
çaresizlik içinde
-
thoroughly
etraflıca, derinlemesine
-
-
concerned
ilgili, endişeli
-
bookshelf
kitaplık, kitap rafı
-
-
-
wrapped
sarılı, paketlenmiş
-
rung
ayak desteği (sandalye)
-
-
-
-
make noise
gürültü yapmak
-
take to pieces
parçalamak, parçalara ayır.
-
bedclothes
yatak takımları, çarşaf
-
number
numaralamak, saymak
-
take trouble
zahmet etmek
-
-
-
-
needless
gereksiz, boşuna
-
in what way
ne/hangi şekille/yolla
-
take advice
tavsiye almak
-
give advice
tavsiye vermek
-
-
reason
sonuç çıkarmak, düşünmek
-
decide on
seçmek, karar vermek/kıl.
-
compare with
ile karşılaştırmak
-
-
carry out
gerçekleştirmek, uygulam.
-
drive to smt. (situation)
e düşmek, sürüklenmek
-
complain of/about
den yakınmak
-
ribbon
şerit, kurdele, bant
-
-
-
-
tear smt. up
(yırtıp) parça parça etmek
-
careless
ilgisiz, umursamaz
-
-
go around
gezinmek, dolaşmak
-
-
card rack
kartvizit rafı/dolabı
-
-
be in the habit of
e alışmak, alışkanlı. olmak
-
get in the habit of
i alışkanlık edinmek
-
press smt. out (of smt.)
bir şeyi basarak çıkarmak
-
-
-
-
disturbance
rahatsızlık, kargaşa
-
fire
kovmak, ateşlemek, yakm.
-
-
-
pity
acımak; acıma, merhamet
-
-
trick
kandırmak; hile, aldatmaca
-
-
be worthy of
e layık olmak, değmek
-
about time, too!
geç bile kalındı
-
be pleased with
den memnun olmak
-
get off
(otobüs/tren/uçak) inmek
-
get over
(hast.) atlatmak, başa çık.
-
inheritance
miras, kalıtım
-
say good-bye (to)
(e) veda etmek
-
lean forward
öne/ileriye doğru eğilmek
-
heavens, no!
Allah korusun/muhafaza!
-
-
heart failure
kalp yetmezliği
-
come to a bad end
sonu kötü bitmek/olmak
-
-
-
-
-
-
will
istek, irade, vasiyet; istem.
-
on the edge of
ın kenarında/kıyısında
-
-
-
urge smb. to
e teşvik etmek, e zorlamak
-
-
-
run
işletmek, çalıştırmak
-
lean back
arkaya/geriye yaslanmak
-
-
furnish
(mobilya) döşemek
-
persuade
ikna etmek, razı etmek
-
will of steel
çelik irade
-
smt./smb. of mystery
esrarengiz/gizemli ...
-
ledger
hesap/kasa defteri
-
-
soon enough
yeterince çabuk, çok geçm.
-
-
-
blackmail
şantaj; şantaj yapmak
-
-
-
start off
yola çıkmak/koyulmak
-
-
squeak
gıcırtı; gıcırdamak
-
-
-
stick to
e sadık/bağlı kalmak, yapış.
-
a thing or two
birkaç şey
-
-
knock out
yere yıkmak, yenmek
-
-
-
over and over
defalarca, üst üste
-
pleasent
tatlı, hoş, güzel
-
dream of
ın hayalini kurmak
-
frame
çerçeve; şekillendirmek
-
-
-
wicked
kötü, aşağılık, ahlaksız
-
be fond of
e bayılmak, den hoşlanmak
-
-
-
-
take it on the lam
sıvışmak, kaçmak (ARGO)
-
go on the lam
sıvışmak, kaçmak
-
-
be up to
iş çevirmek, peşinde olmak
-
make progress
ilerlemek, aşama kaydetm.
-
conspiracy
komplo, suikast, kumpas
-
pin on
yüklenmek, üstüne almak
-
-
have to do with
ile ilgisi/alakası olmak
-
steel-gray
çelik grisi (renk)
-
-
-
get away with
çalıp kalmak, yanına kalm.
-
-
-
doubtful
şüpheli, kararsız
-
shoot a dirty look
birine pis pis bakmak
-
run over
(araçla) çiğnemek, ezmek
-
-
be freed from
den serbest bırakmak
-
make a bargain
anlaşmaya varmak
-
bargain
pazarlık; pazarlık etmek
-
take a trip
seyahate çıkmak
-
be in charge (of)
(den) sorumlu olmak
-
in cash
peşin/nakit olarak
-
-
hand
uzatmak, elden teslim etm.
-
-
reach into
uzanmak, erişmek
-
reach deep into smt./sw.
derinlerine varmak, iç. uza.
-
maiden
bekar/evlenmemiş kadın (n
-
-
dreamy
hayalci, rüya gibi
|
|