-
stack
- v. yığmak, istif etmek, yüklemek, çatmak (tüfekleri),
- n. yığın, istif, kitap rafı, baca
-
figure out
v. halletmek, hesaplamak, çözmek, anlamak
-
stand for
v. anlamına gelmek, temsil etmek,
-
unprecedented
s. eşi görülmemiş, eşi benzeri görülmemiş, örneğine rastlanmamış, benzeri yaşanmamış
-
immense
s. engin, uçsuz bucaksız, muazzam, harika, mükemmel
-
immensely
zf. son derece, pek çok
-
further
- zf. daha ileri, daha fazla, ileri, ileride, öte, ötede, öteye, ayrıca, bundan başka
- s. ileriki, ötedeki, ilerideki, ilave edilen, ek
-
custom
n. gelenek, görenek, adet, alışkanlık, töre, örf ve adetler hukuku; müşterisi olma; alışveriş
-
revel
v. eğlenmek, alem yapmak, zevk almak, mest olmak
-
wistful
s. istekli, arzulu, hasret çeken, özlemiş, dalgın, düşünceli
-
ankle
- n. ayak bileği, ayak bileği kemiği
- v. yürümek
-
mutual
s. karşılıklı, iki taraflı, müşterek, ortak
-
reticent
s. suskun, ketum, ağzı sıkı, sessiz, bildiğini söylemeyen
-
merit
- v. değmek, layık olmak, hak etmek
- n. değer, erdem, meziyet, fazilet, yararlık
-
gleam
v. ışın yaymak, parıldamak, ışıldamak, pırıldamak, parlamak, ışımak
-
predominantly
z. genelde, çoğu Ex: The representatives were predominantly European. Temsilcilerin çoğu Avrupalıydı.
-
-
patronize
(Amer.) v. korumak, himaye etmek, müşterisi olmak, desteklemek, küçük görmek
-
impact
- n. çarpışma, çarpma, vuruş, darbe, etki, şok
- v. sıkıştırmak, pekiştirmek
-
possession
n. sahibi olma, mülk edinme, sahiplik, mülk, tasarruf, hakim olma, sahip olunan şey, varlık
-
augmentation
n. artırma, çoğaltma, artış, büyüme
-
ostentatious
s. gösterişli, azametli, havalı, fiyakalı
-
proclaim
v. ilan etmek, duyurmak, bildirmek, beyan etmek
-
taste
- v. tatmak, tadına bakmak, yaşamak, tadı olmak
- n. tat, çeşni, lezzet, tad, zevk, beğeni, tadımlık miktar
-
herald
n. haberci, müjdeci, elçi, hanedan armacısıv. müjdelemek, haber vermek, bildirmek, yayınlamak, selamlamak, takdim etmek grandioses. heybetli, görkemli, muazzam, göz alıcı, tantanalı divinelygörkemli, (splendidly) cultivationn. tarım, ziraat, işleme, yetiştirme, yetişme, terbiye; görgü base uponv. dayandırmak, dayamak commissionn. görev, vazife, görevlendirme, atama; terfi, atama belgesi; sipariş, ısmarlama; talimat; komisyon, aracı kârı; heyet, kurul, komite enablev. yetki vermek, olanak vermek, olanak tanımak, izin vermek transactionn. işlem, muamele in orderahenkli, düzenli, sıra ile, sıralı, usulüne göre, usule uygun smoothlyzf. düzgünce, kolayca, pürüzsüzce, sarsıntısızca, yumuşacık bir şekilde domainn. malikâne, mülk, memleket, ülke, alan, ilgi alanı, muhit, çevre, domain broaderdaha geniş gather upv. toplamak, biriktirmek arbitern. hakem, yargıcı, söz sahibi, efendi, belirleyici exhibitorn. sergileyen kimse, sergici, sinemacı sort oftür (ex. short of system) commercializationticarilestirme come to lightkeşfedilmek
- heraldn. haberci, müjdeci, elçi, hanedan armacısı
- v. müjdelemek, haber vermek, bildirmek, yayınlamak, selamlamak, takdim etmek
-
grandiose
s. heybetli, görkemli, muazzam, göz alıcı, tantanalı
-
divinely
görkemli, (splendidly)
-
cultivation
n. tarım, ziraat, işleme, yetiştirme, yetişme, terbiye; görgü
-
base upon
v. dayandırmak, dayamak
-
commission
n. görev, vazife, görevlendirme, atama; terfi, atama belgesi; sipariş, ısmarlama; talimat; komisyon, aracı kârı; heyet, kurul, komite
-
enable
v. yetki vermek, olanak vermek, olanak tanımak, izin vermek
-
transaction
n. işlem, muamele
-
in order
ahenkli, düzenli, sıra ile, sıralı, usulüne göre, usule uygun
-
smoothly
zf. düzgünce, kolayca, pürüzsüzce, sarsıntısızca, yumuşacık bir şekilde
-
domain
n. malikâne, mülk, memleket, ülke, alan, ilgi alanı, muhit, çevre, domain
-
-
gather up
v. toplamak, biriktirmek
-
arbiter
n. hakem, yargıcı, söz sahibi, efendi, belirleyici
-
exhibitor
n. sergileyen kimse, sergici, sinemacı
-
sort of
tür (ex. short of system)
-
commercialization
ticarilestirme
-
come to light
keşfedilmek
|
|