-
-
nervous
- gergin, tedirgin
- adverb: nervously:gergin/heyecanlı biçimde
-
think about
düşünmek, düşünmek (birşey yapmayı )
-
-
-
noun: refusal
verb: refuse
geri çevirme, reddetme, red
-
-
appointment
randevu, atama
-
soon
az sonra, kısa süre içerisinde, birazdan
-
-
indicate
belirtmek, göstermek, belirtisi olmak
-
seem
görünmek, gözükmek, benzemek
-
focus
odaklanmak, odaklamak
-
-
-
insult
aşağılamak, hakaret etmek
-
vacation
tatil, izin, tatil yapmak
-
shake hands
el sıkışmak, el sıkmak
-
-
-
upward
artan, yükselen, yukarı, yukarıya
-
-
gesture
el / kol hareketi yapmak, hareket
-
-
impolite
kaba, nezaketsiz
-
-
confusion
karışıklık, karıştırma
-
-
crossed
çapraz, çaprazlanmış
-
sole
- ayak tabanı, taban
- the bottom of a foot or shoe
-
intention
- niyet, amaç, plan
- the thing that you plan to do or achieve : an aim or purpose
-
almost
- hemen, hemen, neredeyse, yaklaşık
- nearly, very nearly
-
retail
noun:retailer, retailing
- perakende satışı, perakende
- the business of selling things directly to customers for their own use
-
find out
- öğrenmek, keşfetmek, anlamak, ortaya çıkarmak
- to learn (something) by making an effort
- iç yüzünü anlamak
- to learn the unpleasant truth about (someone)
-
operation
verb:operate
adjective: operational, operative
- ameliyat, işlem, işletme, harekat
- the act or manner of operating
-
not sense
hiçbir anlam ifade etmemek, mantıklı değil
-
sense
noun: sensation, sensing, sensor
adjective: sensed, senseless, sensible, sensitive, sensational, sensous
algılamak, hissetmek, algı, duyu, algı, anlam
-
confess
noun: confession, confessor
- itiraf etmek
- to admit that you did something wrong or illegal
-
collection
koleksiyon. toplama
-
collect
adjective: collective
- toplamak, birleştirmek
- adjective: ortak ortaklaşa
- shared or done by a group of people
-
-
pain
noun: painfulness
verb: pain
adjective: painful
adverb: painfully
acı, ağrı, ızdırap, acı çekmek, acıtmak, canını yakmak
-
peaceful
noun: peace, peacefulness
adjective: unpeaceful, peaceful
adverb: peacefully
huzurlu, barışçıl
-
recognize
noun: recognition, recognizance, recognizer, misrecognition
verb: derecognize
adjective: recognized, recognizable
tanımak, farkına varmak
-
optimistic
noun: optimism, optimist
adjective: overoptimistic
adverb: optimistically
iyimser
-
query
noun: querier, querist
sorgu, sorgulamak
-
-
come up
gündeme gelmek, yaklaşmak, yakınlaşmak, ortaya çıkmak, çıka gelmek
-
exile
adjective: exilic
sürgüne göndermek, sürgün, sürgüne yollamak
-
challenge
noun: challenger
adjective: challengable, challenging
meydan okumak, meydan okuma
-
burglary
noun: burglar
verb: burgle
adjective: burglarious
ev soygunu, ev soyma, ev/bina soyma, soygun
-
night table
komodin, yatak başucu masası
-
messed up
brebat, darmadağınık
-
mess up
berbat etmek, işleri berbat etmek, yüzüne gözüne bulaştırmak
-
poke around
bakınmak, el yordamıyla aranmak
-
poke around in
bir yerde birşeyi aramak veya merakını gidermek için karıştırmak
-
decade
adjective: decadal
- on yıl on yıllık süre
- a period of 10 years
-
-
hang up
telefonu kapatmak
-
hang on
- bekletmek, bağlı olmak
- to keep a telephone line open
-
pick up
almak ( bir yere gelip/gidip birini ), toplamak
-
wide
noun: wideness
verb: widen
adjective: widish
adverb: widely
geniş, bol, geniş çaplı, yaygın
-
in one fell swoop
bir çırpıda, bir hamlede
-
curtain
adjective: curtained, curtainless
perde
-
scurry
adjective: scurrying
- hızla kaçmak, koşturmak
- to move quickly and with short steps
-
neither
- ne bu ne öteki, hiçbiri, hiçbir, gerek, gerekse
- not one or the other of two people or things
-
shower curtain
duş perdesi
-
silence
noun: silencer
adjective: silenced
- susturmak, sessizlik
- a lack of sound or noise
-
intention
verb: intent
adjective: intentional, intentive
- kasıt, niyet, amaç, plan
- the thing that you plan to do or achieve : an aim or purpose
-
misunderstanding
yanlış anlama, yanlış anlaşılma
-
misunderstand
yanlış anlamak, ters anlamak
-
impression
noun: impressionist, misimpression
adjective: impressionistic
- etki, izlenim
- strong effect on the mind or feelings
-
even tough
bile olsa, bile
-
against
karşı, karşısında
-
related
noun: relation, relative, relator
adjective: relative, relatable
- bağlantılı, ilgili
- connected in some way
- not used before a noun : in the same family
-
-
treat
noun: treater, treatment
verb: entreat, mistreat
adjective: treatable, treated
davranmak, işlemek, muamele etmek, tedavi etmek
|
|